Cumhurbaşkanı’na Hakaret Davasında Sonuç Çıkmadı
Cumhurbaşkanı’na Hakaret Davasında Sonuç Çıkmadı
Metronom Haber Ajansı - MHA
Manisa’nın Soma ilçesinde meydana gelen Maden Faciasında hayatını kaybeden 301 madencinin davasının görüldüğü, Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi önünde açılan pankart davasının ikinci duruşması Akhisar 1.Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü.
Soma davasının görüldüğü mahkeme salonu önünde her duruşmada asılan, Halkların Kurtuluş Partisi (HKP) tarafından “Soma’nın Katili Tayyipgillerin Bekçiliğini Yaptığı Sömürü Düzendir” isimli pankartı davalık olmuştu. Savcılık tarafından TCK 299. maddesi 1. ve 2. fıkrasına istinaden “Cumhurbaşkanına Hakaret”ten dolayı 2 yılda 4 yıla kadar hapis cezası iddianamesinin ilk duruşması 21 Ocak 2016 günü yapılmıştı. 5 sanıklı davanın 2 sanığı duruşmaya katılmadığı için dava 14 Haziran 2016’ya ertelenmişti.
5 sanığında katılığı ikinci duruşmada tüm tanıkların üzerlerine atılan suçu kabul etmediklerini taşıdıkları pankartın da suç teşkil etmediğini ifade etti. Sanıklar adına söz alan Avukat Tacettin Çolak ise Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Marmara Üniversitesinden diplomasına yönelik bilgi ve belge alınmasını ayrıca benzer konular olan İstanbul 43.Asliye Ceza Mahkemesi ve Karşıyaka 7.Asliye Ceza Mahkemesinin anayasaya aykırılık bulunduğuna dair karaları mahkemeye sunarak bekletici mesele yapılmasını talep etti.
Mahkeme başkanı verdiği kararda ise; her ne kadar sanıklar müdafince dosyanın bekletici mesele yapılması, bilirkişiden rapor alınması ve ayrıca Marmara Üniversitesi’nden bilgi ve belge sorulması talep edilmiş ise de; talep ve usül ve yasaya uygun görülmediğinden reddine, sanıklar müdafilerine esasa yönelik savunmalarını hazırlamaları için kendilerine gelecek celseye kadar süre verilmesine, bu nedenle duruşmanın 13 Aralık 2016 Salı günü saat 10.00’a bırakılmasına karar verildi.
Duruşma sonrası basın açıklaması yapan Halkların Kurtuluş Partisi Genel Genel Sekreteri ve İzmir Barosuna bağlı Avukat Tacettin Çolak, “Soma’da 301 tane madencinin katledilmesinden sonra görünürde sorumlular olarak yargılanan işveren, genel müdür ve diğer yetkililer mühendislerle birlikte yargılanan Akhisar Ağır Ceza Mahkemesindeki davayı başından itibaren takip ettik, takip ediyoruz. Soma davasında nasıl karar verilirse verilsin, adaletli bir sonucun çıkacağına da inanmıyoruz. Çünkü oradaki katliamın bir de yargılanmayan perde arkasında kalan sorumluları var. O sorumluların da yargılanması gerekir ki gerçek adalet tecelli etsin. Fakat devletin işi gücü bitmiş, Akhisar polisinin işi gücü bitmiş, o davaya gelenleri nasıl yıldırabiliriz, nasıl ürkütebiliriz düşüncesiyle orada açılan pankartlara da bu sefer dava açmaya başladılar. Görüldüğü gibi Soma’nın katilinin bir sömürü düzeninin olduğunu bu sömürü düzeninin de dönem dönem değişen iktidarların olduğunu ifade eden bir pankartımıza da bu sefer de Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açıldı.
Bugün davanın ikinci duruşması, içeride yargıca da bunu söyledik, burada bir kez daha tekrarlıyoruz. Birincisi açıkça Anayasa’ya şu anda yürürlükte bulunan aykırı olan Türk Ceza Kanunu’nun 299.maddesine göre yargılama yapmaktadır bu mahkeme. 299.madde bağımsız tarafsız, siyaset üstü tüm siyasi kişi ve kurumlara eşit mesafede olan bir Cumhurbaşkanı’nı koruma altına almıştır, onun saygınlığını koruma altına almıştır. Ama mevcut Cumhurbaşkanı’na baktığımızda geçmişteki Cumhurbaşkanı seçildikten sonra ki Anayasa ihlalleri bir kenara en son yapmış olduğu hükümet darbesi ile birlikte ki buna geçmiş devrik Başbakan Ahmet Davutoğlu iki saat görüşmenin sonunda şunu demiştir; ‘bu benim arzuladığım, istediğim bir sonuç değildi’ diyerek darbeyi aslında açıkça ilan etmiştir. Dolayısıyla Türkiye’de hükümet darbeleri yapan, hükümetleri değiştiren ve siyasetin de tamda göbeğinde yer alan bir Cumhurbaşkanı söz konusudur. Böyle bir Cumhurbaşkanı’na hakaret unsurunu mahkemelerin araştırılması da yasal bir faaliyet değildir.
İkincisi biz bunu bu mahkemede bir önce ki celsede de ayrıntılı bir şekilde dillendirmiştik. Talepte bulunduk, dilekçe verdik. 299.madde açıkça Anayasa’ya aykırıdır, bekletici mesele yapılsın, siz bu maddenin iptali için Anayasa mahkemesine başvurun dedik. Mahkeme o talebimizi kabul etmedi ama bu arada gelişmeler oldu. Gerçekten hukukun üstünlüğünü savunan, gerçekten bağımsız ve tarafsız bir yargı mekanizması oluşturmaya çalışan kendi mahkemesinde yargıçlar da ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi Karşıyaka’da 7.Asliye Ceza Mahkemesi hakimidir ki o son kararname ile birlikte eşi ile birlikte sürülen bir hakimdir. Bir de İstanbul 43.Asliye Ceza Mahkemesi hakimi 299.maddenin Anayasa’ya aykırılı olduğu iddiası ile Anayasa Mahkemesine götürmüştür. Yargılamaları bekletici neden yapmıştır, bu talebimizi bu yeni gelişmeler emsal kararlar çerçevesinde bir kez daha mahkemenin önüne getirmemize rağmen 1.Asliye Ceza Mahkemesi bizim bu talebimizi ikinci kez red etmiş oldu.
Biz mahkemeye de söyledik bir kez daha söylüyoruz. Şu pankartta Türk Dil Kurumu kurallarına göre biz Türkçe biliyoruz, biz de Üniversite’de Lise’de Türkçe okuduk, dil bilgisi kurallarını okuduk. Bu pankartta Cumhurbaşkanı’na hakaret diye en ufak bir ibare, kelime, cümle, ifade yoktur. Madem siz bu iddiamızı kabul etmiyorsunuz buyurun dil bilimcilerinden oluşan bir bilirkişiye gönderelim dedik, onu da kabul etmedi maalesef mahkeme.
Anlaşılan o ki Adalet Bakanlığı’ndan gün gün mahkemeye yazılar yazarak duruşmanın seyri hakkında bilgi alan bir Adalet Bakanlığı’nın vesayetinde olan mahkemeden maalesef adaletli bir sonuç hakkaniyetli bir sonuç çıkacağını biz beklemiyoruz.
Bir konuya daha değinelim, şu anda toplumun gündeminde olan çok canlı bir gündem olarak tartışılan bir konu daha var. O da Cumhurbaşkanı yeterliliğine sahip olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ın diploma sorunudur. 4 yıllık Üniversite mezunu olması gereken bir Cumhurbaşkanı şu ana kadar ne bir üniversite diploması sunabilmiştir, gösterebilmiştir, ne de bir tane sınıf arkadaşı çıkıp biz birlikte bunula üniversite de Marmara Üniversitesinde okuduk diye beyan da bulunabilmektedir. Kaldı ki ortaya çıkan bizim parti olarak da itiraz ettiğimiz ve yine davasını açtığımız mevcut diplomalar dahi sahtedir. Çünkü 1982 yılında kurulan Marmara Üniversitesinden Tayyip Erdoğan 1981 yılında mezun olmuş görünüyor. Dolayısıyla maalesef sahteciliği kendine huy edinmiş bir Cumhurbaşkanı ile karşı karşıyayız ve bu konuda da artık dava rekorlarının kırıldığı bir dönemde toplum Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlarıyla davalarıyla sindirilmek istenmektedir. Biz bir kez daha ilan ediyoruz, ne Tayyip Erdoğan ne başka birisi kimse ama hiç kimse bizim doğru bildiklerimizi söylemekten, doğrul bildiklerimizi hayata geçirmekten alıkoyamaz. Halkız, haklıyız, yeneceğiz” dedi.