Eğitim-Sen Akhisar temsilciliği dünya öğretmenler gününü müzik dinletisiyle kutladı
Akhisar Eğitim-Sen Temsilciliği, Öğretmenevi bahçesinde saat 17.15'te müzik Dinleti ile yaptığı basın açıklaması, Gitarda Özcan, Bağlamada Mustafa, Ritmsaz’da Mehmet, Ney’de Mehmet Kara’nın sahne aldığı Grup Eftelya çaldığı özgün müzikle dünya öğretmenler gününü kutladı. Eğitim-Sen Akhisar Temsilci Başkanı Ramazan Dede, Yönetim kurulu üyeleri Gökhan Yalçın, Mehmet Şahin, Remzi Solmaz, CHP İlçe Teşkilatı, Emekli-Sen ve öğretmenlerin katıldığı basın açıklamasını Eğitim-Sen Akhisar Temsilciliği yönetim kurulu Başkanı Ramazan Dede okudu.
Ramazan Dede’nin okuduğu Basın açıklamasının tam metni;
5 EKİM DÜNYA ÖĞRETMENLER GÜNÜNDE;
Tüm Temel Haklarımız İçin; İnsanca Yaşamı Savunuyor, Eşit, Özgür, Demokratik Bir Türkiye İstiyoruz!
Bugün sokaklarda hamaset nutuklarına değil, barışçıl ve demokratik bir çözümün daha güçlü şekilde dillendirilmesine; Kaçırılarak alı konulan 12 öğretmenimizin derhal serbest bırakılmasını, Demokratik taleplerini dile getirdiği için ,tutuklanan ve gözaltına alınan öğretmenlerimizin serbest bırakılmalarını.hiç kimsenin acıya mahkum edilmemesini istiyoruz.
Temsil ettiğimiz sınıf v kesimler açısından Türkiye’de yaşam koşulları her zaman zordu. Halkının mutluluğunu ve refahını, ülkesinin esenliğini düşünen ve politikalarının merkezine bunları alan bir siyasi hükümetle yönetilmedik şu güne kadar. Onlar varoluşlarının. iktidarlarını sağlamlaştırmanın dayanağı olarak hep yerli ve yabancı tekelleri, uluslararası emperyalist/kapitalist organizasyonları gördüler. Kendi halklarına sırt çevirip, halkın yoksulluk, sefalet ve adaletsizlikler içinde yaşadığı gerçeğine gözlerini ve kulaklarını kapatıp, önlerine konulan politikaları harfiyen uygulamaya çalıştılar. İnsanın insanca yaşayabileceği alan gittikçe daralmakta; güvencesizlik, geleceksizlik, işsizlik, sefalet, adaletsizlik alabildiğine yaygınlaşmakta ve buna karşı çıkan, sesini yükselten muhalif dinamikler ise ya şiddetle cezalandırılmakta ya da şeytanı bile şaşırtan yöntemlerle derdest edilmektedir.
Türkiye ekonomik. siyasal, sosyal alanların tümünde birden büyük bir çözümsüzlük içindedir. Küresel krizin de etkisiyle işsizlik artmış, yoksulluk ve açlık artık gözlerden gizlenemeyecek bir duruma gelmiştir. Etnik ve dinsel kökenli farklılıklar, toplumsal barışı sağlayacak yönde çözüme kavuşturulamamakta, tam tersine çelişkilerin giderek derinleştirildiği bir siyaset yürürlüğe konmaktadır. Anayasa Referandum sürecinde kamu emekçilerine “toplu sözleşme düzeni getiri denilmişti. Oysa gündeme getirilen 4688 sayılı Yasa’daki değişiklik ile bırakın Özgür toplu sözleşmeyi, kamu emekçilerinin grev hakkı bile engellenmektedir.
Özel istihdam Büroları ile emekçiler köleleştirilmeye, Torba Yasa ile emek sömürüsü daha da artırılarak emekçilerin sürgün edilmelerine ve güvencesizleştirilmelerine yasal kılıf uydurulmaya, Ulusal istihdam Stratejisi adı altında, 12 Eylül’cülerin hile cesaret edemediği biçimde kıdem tazminatları kaldırılmaya, özel ve kamu alanı sermayeye peşkeş çekilmeve, emek değersizleştirilmeye çalışılmaktadır. KHK’larla kamu hizmetlerinin tasfiyesi ticarileştirilmesi süreci tamamlanıp güvencesiz istihdam olağan hale getirilmektedir.
“Artık yeter! kimse ölmesin” diyenler susturulmakta, Kürt sorununda demokratik, barışçıl çözüm yerine daha fazla silah savaş, daha fazla ölüm anlayışı da Kaynaklarımız bir kez daha savaşa aktarılmakta, barış ve diyaloga dayalı çözüm umudumuz kırılmak istenmektedir. Siyasal İktidarın, genel seçimlerden aldığı çoğunluk iradesini, devlet ve toplum üzerinde tam bir tahakküm kurma gerekçesi olarak kullanmakta, yukarıdan hükümet, aşağıdan. cemaat eliyle toplumu ve devleti kuşatmakta, kendi medyasını. polisini, yargısını yaratarak herkesi dinleyen ve izleyen, korkuya dayalı büyük bir gözaltı düzeni kendisine biat eden bir toplum oluşturmaya çalışmaktadır.
Bu süreçte, toprağını. suyunu, havasını ve yaşama haklarını savunanlardan demokratik protesto hakkını kullanan Hopa halkına: TİS ve örgütlenme hakkını savunan kamu enekçisinden kıdem tazminatlarının gasp edilmesine direnen işçilere; “sağlıkta dönüşüm aldatmacasına karşı koyan sağlık emekçilerinden örgütüne ve mesleğine yapılan saldırılara karşı mücadele eden mühendis, mimar ve şehir plancılarına: ‘evde-sokakta ve işyerinde var olma mücadelesi veren kadınlardan özerk-demokratik-bilimsel üniversite mücadelesi yürüten öğrenci gençliğe; düşüncesinden dolayı cezaevlerinde baskı ve tecride maruz kalanlardan. savaşa hayır’ diyen barış yanlılarından asimilasyon-inkar ve imha politikalarına karşı direnenlere kadar, ülkemizdeki tüm. muhalif unsurlar. farklı yaklaşımlar giderek baskı altına alınıp edilgenleştirilmeye ve susturulmaya çalışılıyor.
Görmemiz gereken şey şudur: Türkiye’de çoğulculuk adı altında tekseslilik, “ileri demokrasi” adı altında yeni bir diktatörlük biçimleniyor. AKP eliyle düzenin “yeni yüzü”, statükosu şekilleniyor. Toplumu altüst edecek bu tehlikeli biçimlenmenin. yurttaşların yaşama hakkını ortadan kaldıracağını söylemeye gerek yoktur. Çünkü: Bir ülkede açlık varsa işsizlik vardır, İşsizlik varsa yoksulluk vardır, Yoksulluk varsa adaletsizlik vardır, Adaletsizlik varsa hukuksuzluk vardır, Hukuksuzluk varsa güvencesizlik vardır, ve o ülkede güvencesizlik varsa, yaşama hakkı kalmamış demektir! Bütün bu nedenlerle; Asgari ücretiyle yaşayamayan Maaşıyla yaşayamayan Emekli aylığıyla yaşayamayan, işsizliğiyle yaşayamayan, Hastalığıyla yaşayamayan, HES‘lerle yaşayamayan, Kadınlığıyla yaşayamayan, Gençliğiyle yaşayamayan Kimliğiyle yaşayamayan, Savaşla yaşayamayan, Hayat tarzıyla yaşayamayan.
Bütün ötekileştirilenleri, bütün mağdurları, ezilenleri, yoksulları, işsizleri, kadınları, gençleri, çevrecileri, barış yanlılarını seslerini birleştirip, daha yüksek haykırmaları için, Düzenin “yeni yüzüne” karşı insanca yaşamı savunmak için EŞİT, ÖZGÜR, DEMOKRATİK TÜRKZYE’Yİ yaratmak için 8 Ekim’de Ankara’da kurulacak emekçilerin, ezilenlerin “Sokak Meclisi”ne katılmaya çağırıyoruz.