Emekli-Sen, Eğitim-Sen ve SES, Emekli Üyeleri Onuruna Yemekte Buluştu
Emekli-Sen, Eğitim-Sen ve SES, Emekli Üyeleri Onuruna Yemekte Buluştu
Haber Merkezi
DİSK’e bağlı Emekli Sen Akhisar şubesi, KESK’e bağlı Eğitim Sen ve SES Akhisar temsilcilikleri emekli üyeleri onuruna düzenledikleri yemekte köy enstitülerinin 76. kuruluş yıldönümünü kutladı.
Eğitim-Sen ilçe temsilcilik Başkanı Ceyhun Çıtak geceye katılan misafirlere seslendi.
Merhaba dostlar!
Merhaba bu toprakların aydınlık yüzleri!
Merhaba güzel insanlar!
Hoş geldiniz. Ne iyi etiniz de geldiniz.
Aradan tam bir yıl geçti, biz yine aynı kararlılık, aynı çoşku ve yeni yeni umutlarla yeniden birlikteyiz. Aslında geçen süre içinde çok şey oldu. Değil bir yıla, belki bir asra sığmayacak deneyimler, acılar yaşadık. Neresinden bakarsanız bakın zor bir zamandı bu. Hepimiz için zordu. Ama biz her şeye rağmen buradayız. Ve yine hep birlikteyiz. Bizi yok etmeye çalışan karanlığın karşısında dimdik ayaktayız. Onlardan daha inatçıyız ve karanlığa asla teslim olmayacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar güzel yarınlara olan inancımızı elimizden alamazlar. “Gülmek devrimci bir eylemdir” der, Deniz Gezmiş. İşte tam da bu yüzden, bu gün burada olmak diğer eylemler kadar değerlidir.
Mevsim de bahar. Silkinip üzerimizdeki o ölü toprağını atmanın zamanıdır artık. Üstelik umudu yeniden yeşertmek ve taze tutmak için o kadar çok neden var ki. Öyle güzel insanlar var ki, tek bir sözü ülkelerden büyük. Bilmem o çiçeği öyle güzel açtıran bahar mı, yağmur mu, Veysel mi? Öyle güzel yaşamlar var ki, öyle güzel çocuklar, öyle kardeşlikler, öyle paylaşımlar, öyle sevdalar. Değer tüm zorluklara. Tek bir güzel insan için, tek bir güzel söz için, tek bir ırmak için, tek bir ağaç için bile değer. Her şeye değer.
Hayat, tütüncü bir ananın nasır bağlamış elleriyle hiç incitmeden bebeğinin yanağını okşaması kadar güzeldir.
Bilgelerin dediği gibi, “dünyayı güzellik kurtaracak” ve “bir insanı sevmekle başlayacak her şey.”
Değerli Dostlar;
Bu karanlık bir gün elbet son bulacak. Ve güzel yarınlarımız olacak. Geçmişten bu güne yürüttüğümüz mücadele bunun içindir. Karanlığı yarmak için. Bu mücadelede tecrübe ettiğimiz bir çok şey oldu aslında. Bunlardan biri Köy Endüstrileri’dir. Bu etkinliğimizi bu gün yapmamızın önemli bir nedeni de yarın Köy Enstitüleri’nin kuruluş yıl dönümü olmasıdır.
17 Nisan 1940 yılında 3083 sayılı yasayla, Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı ve İsmail Hakkı Tonguç’un önderliğinde kurulan ve toplumsal yaşamda yarattığı olumlu etkiler nedeniyle kısa süre içinde hedef haline getirilerek kapatılan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun üzerinden 76 yıl geçti.
Bu okullar 1930’lu yıllarda Türkiye nüfusunun yüzde 80’inin köyde yaşadığı, ülke nüfusunun yüzde 85’inin okuma yazma bilmediği bir ortamda, çağdaş köy kalkınma modeline uygun olarak yapılandırılan ve birçok ülkeye örnek olabilecek, üretime yönelik öğrenimi temel alan, “Eğitim üretim içindedir” şiarını ilke edinmiş eğitim kurumları olarak tanınmakta ve bilinmektedir.
Aydınlanmanın öncüsü olan bu eğitim kurumları, çok sayıda öğretmen ve eğitmen yetiştirmenin, o dönemin zor koşullarında köy çocuklarına öğrenim olanağı sağlamanın yanı sıra Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vuran “köy kökenli aydın kuşağı” yaratmış ve bütün eleştirilere, karalama kampanyalarına karşın Türkiye eğitim sisteminde kalıcı bir iz bırakmayı başarmıştır.
Bu eğitim kurumlarının en önemli özelliklerinden birisi, günümüz Türkiye’sinin bir türlü kurtulamadığı ezberci, kurs ve sınav merkezli eğitim sistemine değil, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim-öğretim ortamı yaratmış olmasıdır. Köy Enstitülerinin kuruluşunun üzerinden 76 yıl geçmiş olmasına, bilim ve teknolojide bu kadar gelişme sağlanmasına rağmen, o dönem eğitimin niteliği ile bugün arasında çok büyük fark olması düşündürücüdür.
Köy Enstitüleri’nde kararlar yönetici-öğretici-öğrenci üçlüsünün ortak katkı ve onayıyla alınmıştır. Bugün eğitim politikalarının, siyasi iktidarların siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda “tek merkezden” ve tüm topluma yönelik açık bir dayatma olarak gündeme getirildiği ve uygulandığı dikkate alındığında, Türkiye’de eğitim sisteminin yıllardır neden büyük bir kaos ve çürümenin içinde olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
Bugün öğretmen yetiştirmeden başlayarak eğitim sisteminin yaşadığı pek çok sorunun kaynağında Köy Enstitülerinin kapatılmasına neden olan zihniyetin yattığı açıktır. Enstitülerinin kapatılması, Türkiye’nin çağdaş ve bilimsel değerlerle buluşması ve aydınlanma sürecinin ciddi anlamda kesintiye uğraması anlamına gelmiş, genel anlamda ülke demokrasisinin ve eğitim sisteminin telafisi zor bir yara alması sonucunu doğurmuştur.
Geçmişte Köy Enstitüleri’ni kapatan ve yarattığı tüm olumlu izleri silmeye çalışanlar, bugün laik bilimsel eğitime savaş açarak, karma eğitim karşıtlığı ve dini değerler eğitimi dayatmasıyla eğitim sistemini kendi ideolojik hedefleri doğrultusunda biçimlendirmek istemektedir.
Eğitim Sen olarak, Köy Enstitüleri’nin ilerici, demokrat ve aydınlanmacı geleneğine sahip çıkıyor, toplumcu eğitim felsefesinin daha da geliştirilerek tüm eğitim kurumlarında uygulanmasını savunmayı sürdürmekte ısrarcı olacağımızın bilinmesini istiyoruz.
Dostlar;
Güzel günlere olan inancımızı ayakta tutan tecrübemizden en önemlisi sınıf mücadelemizdir. Ve bunun olmazsa olmazı örgütlü sendikal mücadeledir. Her şey eşit ve özgür bir dünya için. Emeğin sömürülmediği, ekmeğin hakça bölüşüldüğü, kimliğinden ötürü kimsenin ötelenmediği, herkesin kendi diliyle türküsünü söyleyebildiği, barışın ve kardeşliğin hüküm sürdüğü güzel bir dünya için.
Tükenmedik. Burdayız. Varız. İlk günkü gibi. Aynı sevda ile, aynı yürekle, aynı inatla… Güzelliğin ne olduğunu iyi biliyoruz ve onu istiyoruz. Bu farkındalık, bu mücadele asla bitmeyecek.İçimizdeki bu ışık sönmeyecek.
Bize gülmeyi ve umut etmeyi asla unutturamayacaklar…
Konuşmama büyük usta Aziz Nesin’in bir sözüyle son vermek istiyorum. “Biz bağıracağız. Birileri hiç duymayacak. Hep aynı hikâye. Duyanlara selam olsun...!