Bakırlıoğlu Biz Tarım Tarım Diye Bağırmaya Devam Edeceğiz

23 Ekim 2022 Saat: 11:52
Bakırlıoğlu Biz Tarım Tarım Diye Bağırmaya Devam Edeceğiz
Bakırlıoğlu Biz Tarım Tarım Diye Bağırmaya Devam Edeceğiz

Sezgin Ticaret Akhisar

Akhisar AKM Alışveriş Merkezi

Bakırlıoğlu Biz Tarım Tarım Diye Bağırmaya Devam Edeceğiz

Haber Merkezi

Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Teklifi görüşmelerinde CHP Grubu adına konuşan CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu iktidar temsilcilerinin "ot, çöp" dediğine biz "vatan" diyoruz ve vatan toprağı kutsaldır ve biz, bu ülkenin sevdalıları, bu ülkenin havasını, suyunu, insanını seven bizler "tarım... Tarım..." diye bağırmaya devam edeceğiz dedi.

Türkiye Orta Gelir Düzeyine Hapsoldu

Konuşmasında Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede'nin tutanaklara da geçen “Türkiye 8.500 dolar kişi başı gayrisafi millî hasılasıyla fakir bir ülke” sözlerine de değinen Bakırlıoğlu iktidar milletvekillerinin iddia ettiğinin aksine, 31 bin dolar millî gelire sahip İtalya, 39 bin dolar millî gelire sahip Fransa ve 46 bin dolar millî gelire sahip Almanya ile ülkemizi karşılaştırarak esasında Avrupa'nın bizi kıskanmadığı gerçeğini ortaya koyduğunu belirtti.

CHP’li Bakırlıoğlu, Türkiye’nin, orta gelir tuzağına yakalanmış, bunu bir türlü aşamayan iktidarın anlattığı tüm başarı hikâyelerine rağmen ne uzayan ne kısalan, yerinde sayan hatta birçok noktada geriye giden bir ülke konumunda olduğunu söyledi.

Bakırlıoğlu konuşmasını şöyle sürdürüdü. Sanayi kapasitemizde sıkıntı olduğu bir gerçek, Sanayi Bakanlığı yani iktidar, sanayi kapasitemizi artırmanın yolunun sanayi arsalarını artırmaktan geçtiğini düşünüyor. Mevzuya böyle baktığınızda kanunlar, ÇED süreçleri, meralar, zeytinlikler Bakan Yardımcısının ifadesiyle ot, çöp. Yani tarım arazileri, hatta yerleşim yerleri, hatta orada yaşayan insanlar yeni sanayi arsaları üretmenin önünde bir engel, dolayısıyla zenginleşmenin önünde bir engel hâline gelmeye başlıyor.

Dünya İhracatındaki Payımız Yüzde 1

Sanayileşemediysek, gelişemediysek nedeni bu değil elbette. Ülkenin esas sorunu teknolojiyi üretemiyor olmamız, ülkenin esas sorunu katma değer üretmekte zorlanan sanayi yapımız. Gelişmeyi arsa üretmekte değil de AR-GE'ye ayrılan payda, teknolojik yoğunlukta, yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payında aramamız gerekmekte.

Ülkemizde gayrisafi yurt içi hasıla içindeki AR-GE'ye ayrılan pay 2019 yılında yüzde 1,06 iken bu yıl için 1,09'a çıkmış.

AB ortalamasına baktığımızda bu oranın 2,2, OECD ortalamasında ise 2,3 olduğunu görmekteyiz. Yani ülkemizdeki oranın Avrupa Birliği ve OECD ortalamasının yarısı olduğunu görüyoruz.

 

İhracatta Yüksek Teknoloji Ürünlerinin Payı Düşüyor

Bir diğer husus da yüksek teknolojili ürünlerin sanayi üretimindeki, ihracattaki payı.

Buraya baktığımız zaman yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracatımız içindeki payının günbegün düştüğünü görmekteyiz. 2021 yılı Ocak-Temmuz döneminde ileri teknolojili ürünlerin payı 2,8'den, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 2,2'ye düşmüş; bakın artmıyor, düşüyor.

Kilogram Başına İhracat Değerimiz 1,2 Dolar

Benzer durum kilogram başına ihracat rakamları için de geçerli.

Kilogram başına ihracat değerimiz hâlâ 1,2 dolar, yıllardan beri değişmiyor; 2014 yılında 1,60 olduğunu düşündüğümüzde ciddi bir gerileme söz konusu. İhracatımız içinde hazır giyim önemli bir yer tutmakta. Hazır giyimde kilogram başına ihracatımız 13 dolar civarında, Bakan Yardımcımızın sanayi alanını örnek gösterdiği İtalya'da ise bu tutar 40 dolar.

Rekabetçi kur sayesinde ihracat rekorları kırıyoruz; üstelik enflasyonun artmasını, halkın fakirleşmesini umursamadan. Ancak, teknolojiyi geliştiremiyoruz, bilgi üretemiyoruz, katma değerli ürün üretemiyoruz. Bir taraftan ihracatta, diğer taraftan da ithalatta cari açık rekorları kırıyoruz; dönüp arkamıza bakıyoruz, dünya ticaretindeki payımız hiç değişmemiş, yüzde 1.

Zenginlik, gelişmişlik, sanayileşme ve bunların araziyle olan ilişkisi sınırlı olsa gerek ancak, demokratikleşme ve basın özgürlüğüyle, ifade özgürlüğüyle bire bir uyumlu olduğu da bir hakikat. Ülkelerin demokrasi endeksi, basın özgürlüğü endeksi sıralamalarını alın, yanına küresel rekabet endeksini, millî hasıla rakamlarını koyun; ilişkiyi daha iyi göreceksiniz.

Sanayileşmek İçin Tarımdan Vazgeçelim Demek Çok Yanlış

Sayın Bakan Yardımcısının Komisyon çalışmaları esnasında “Tarım tarım” diye bağırıyoruz ya, getirisi 50 milyar dolar, sanayinin getirisi ise 300 milyar dolar." dediğini hatırlatan CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu konuşmasının devamında;

Bakan Bey'e göre, kendi ifadesiyle "Bu vasatlıktan kurtulmak için bir tercih yapmak zorundayız; ya tarım ya sanayi."

Bu iktidarın elinde gittikçe vasatlaşan bir ülke olduğumuz ve bu vasatlıktan kurtulmak için bir şeyler yapmamız gerekli olduğu bir gerçek, ancak neden böyle bir tercih yapalım veya dünyada böyle bir tercih yapan ülke var mı?

Sanayileşmiş olarak örnek verilen ülkelere bakalım:

Mesela, Fransa dünyanın en büyük 6'ncı tarım ülkesi, Avrupa'nın ise 1'incisi; sıralamada İtalya ve Almanya da var. Hangisi tarımını sanayiye tercih etmiş? Amerika mı, Hollanda mı, Belçika mı; hangisi?

Böyle bir tercih yapmak zorunda değiliz, üstelik gıda arzının ne kadar önemli olduğunu öğrendiğimiz şu günlerde böyle bir lüksümüz yok, hatta özellikle tarıma daha da sıkı sıkıya sarılmamız gerekiyor.

“Konya Ovası kadar" dediğimiz Hollanda'nın sadece tarımsal ihracatı 2021 yılında 118 milyar dolar. Hollanda'dan 20 kat daha fazla tarım arazisine sahip, ciddi iklim avantajlarına sahip olan ülkemizde ise geçen sene tarım ihracatı 25 milyar dolardı.

Tarımda çalışan kişi başına üretim yani verimlilik Hollanda'da 72 bin dolar, Türkiye'de ise 12.300 dolar yani bizden 6 kat daha fazla. O hâlde, sanayimizde yaşanan katma değer sorunu tarım sektöründe de karşımıza çıkıyor.

Manisa’da Bağlar Kökleniyor

Bu arada, sanayi için tarım arazisine göz diken iktidar temsilcilerine müjdeli bir haber verelim:

Bugün Manisa'da üzüm bağları köklenmeye başladı, öyle 5-10 dekar falan değil, binlerce dekar bağ kökleniyor.

Bugünün parasıyla dekarını 35 bin lira harcayarak tesis eden bağlar birer birer kökleniyor. Bağını kökleyen vatandaşlara "Ne yapacaksın?" diye soruyoruz, "Bir iki yıl daha üretmeye çalışacağım, gene zarar edersem şayet tarlamı satıp fabrikada iş arayacağım." cevabını alıyoruz.

Yani çok değil, böyle giderse, bir iki yıl içerisinde özellikle Manisa'da binlerce dönüm tarım arazini sanayi arsası hâline getirebilirsiniz, üstelik çok ucuza. İşçi de hazır, tarımdan kopan çiftçimiz de bir zamanlar üzerinde tarım yaptıkları tarlalarında kurulacak fabrikalarda işçi olarak çalışmak zorunda kalacaklar.

Rekabet gücünü değersiz para biriminden alan, katma değersiz orta düşük teknoloji üreten fabrikalar ve bu fabrikaların kurulacağı ucuz arsalar ve ucuz emek. Vasatlıktan bahsetmiştiniz; işte, size vasatlığın resmi, işte, eseriniz.

21'inci yüzyıl koşullarında ülkelerin sanayide başarısını sanayisinin fiziki büyüklükleriyle ifade ederek anlamaya çalışmak 21'inci yüzyılın sanayileşme, gelişme dinamiklerini anlamamakla eş anlamlıdır. Artık gelişmiş ülkeler geniş alanlara yayılan demir çelik, çimento gibi sanayi üretimiyle değil, yüksek teknolojiye ve nitelikli insan gücüne dayalı küçük alanlarda bilim ve teknoloji üretiyorlar.

Vasatlığın sebebinin bizzat iktidarın kendisi olduğu gerçeğini gayet güzel özetlemesi bakımından da önemli ve Türkiye'de yaşayanlar bu vasatlığı hak etmiyorlar, bu vasatlığa mecbur değiliz.

Son söz olarak da şunu söylemek istiyorum: Sizin "ot, çöp" dediğinize biz "vatan" diyoruz ve vatan toprağı kutsaldır ve biz, bu ülkenin sevdalıları, bu ülkenin havasını, suyunu, insanını seven bizler "tarım... Tarım..." diye bağırmaya devam edeceğiz.