Ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte, serbest eczacılık alanında ortaya çıkan sorunlar, gün geçtikçe kronikleşmiş ve geldiğimiz noktada adeta çözümsüzlüğe terk edilmiştir.
Değerli Basın Mensupları;
Ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte, serbest eczacılık alanında ortaya çıkan sorunlar, gün geçtikçe kronikleşmiş ve geldiğimiz noktada adeta çözümsüzlüğe terk edilmiştir. Bugün sizlerin de çok iyi bildiği gibi, yeni bir ilaç krizinin tam ortasında bulunmaktayız. Her gün yeni bir kriz yaşanmaması için meslektaşlarımız yapısal, kökten bir çözüme ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle, hem gündemdeki krizi hem de çözüm önerilerimizi sizlerle paylaşmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi eczacı milletvekilleri olarak huzurunuzda bulunmaktayız.
Bugün, eczane açmanın önünde herhangi bir nüfus ve/veya coğrafi sınırlandırma bulunmaması eczanelerin ülke genelinde dağılımında eşitsizlik yaratmaktadır. Örneğin; Hakkâri’de 12.565 kişiye 1 eczane, Muğla’da 2085 kişiye bir eczane düşmektedir. Diğer yandan, eczacılık fakültelerinin sayısı son 15 yılda 7’den 19’a çıkmış, önümüzdeki yıl içerisinde 23’e çıkması beklenmektedir. Türkiye kişi başına düşen ilaç harcamasında son sıralarda olmasına rağmen, kişi başına düşen eczane sayısı bakımından tüm Avrupa ülkelerinden öndedir. Hem eşitsiz dağılım, hem eczane fazlalığı, bu alanda acil bir düzenlemenin zaman geçirmeden yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Ama bu yapısal sorunlara çözüm üretmek bir tarafa, e-devlet sistemiyle övünen ülkemizde eczane içinde hastaya ilaç verdiğimiz sırada MEDULA sisteminde yaşanan sürekli kopma ve kesintilerle bile başa çıkılamamaktadır.
2004-2011 yılları arasında ilaç fiyatları tam 250 kez düşmüştür. Tüketilen ilaç kutu sayısı yüzde 149 artmış buna karşın kamu harcamalarındaki artış yüzde 19 olarak gerçekleşmiştir. Aradaki yüzde 130’luk fark sadece ilaç fiyat düşüşlerinden değil, eczacının emeğinden, hastanın cebinden karşılanmaktadır. Nitekim, sürekli olarak eczane stoklarına yüksek fiyatla girmiş olan ilaçlar düşük fiyattan geri ödenmekte, dolayısıyla eczanelerde stok zararının ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Yıllardır kronikleşmiş olan bu soruna Sağlık Bakanlığı tarafından İlaç Fiyat Kararnamesinde Kasım 2011’de yapılan değişiklikle çözüm getirilmeye çalışılmış ise de ilaç sanayi tarafından eczanelerdeki stok zararları karşılanmamaktadır. Yani hükümet bir aydır ilaç sanayine söz geçirememekte, kararnameye uygun davranmasını sağlayamamaktadır.
Aynı biçimde, ilaç sanayinin Global Bütçe Anlaşması çerçevesinde kamuya yapması gereken indirim oranlarında indirim yapılmamakta, buna rağmen kamu ilaç şirketleri indirim yapmışçasına 341 kalem ilaçta bu farkı eczacıdan kesmektedir. AKP’nin ilaç politikaları sayesinde eczanesine ilaç almaya gücü kalmamış olan eczacılar, bir aydır dünya devi çok uluslu şirketlerin devlete olan borcunu kendi alın teriyle ödemeye çalışıyor. AKP politikaları yüzünden 24.000 eczacı ve 100 bin çalışanı göçük altında kalmıştır. Ne eşitlik, ne adaletle anlaşılabilecek bu durumda eczacının yüz liraya aldığı ilacı seksen liraya satması beklenmektedir. Gelinen noktada eczacının bırakın bu ilacı hastaya vermeyi, depodan satın almaya bile nefesi kalmamıştır. Hükümetse eczacının ilaç şirketlerinin ücretsiz kölesi haline getirilmesine seyirci kalmaktadır. Her biri hayati önem taşıyan insülin, organ naklinde kullanılan ilaçlar, kemoterapi ilaçları gibi bu kalemlerde sorunu aşmak, sorunu yaratanların görevidir. İlaç sanayi ve kamu, eczacının hiçbir şekilde dâhili değil de hastasıyla birlikte mağduru olduğu bu sorunu bir an önce bir araya gelerek çözmelidir.
Eczacılarımızın ve dolayısıyla sağlık sisteminin yaşadığı bu ve benzeri sorunların Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kurulacak Meclis Araştırması Komisyonunda incelenmesi ve alınması gerekli tedbirlerin tespit edilmesi son derece önemlidir. Bu nedenle geçtiğimiz hafta içerisinde serbest eczacılık alanında yaşanan sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının araştırılarak belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasına dair önergeyi Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri olarak TBMM Başkanlığı’na sunduk.
Değerli Basın Mensupları;
Sağlık alanında yaşanan sorunlar, sadece eczacının ya da hekimin sorunu değildir. Esas büyük sorunu, bizim de bir parçası olduğumuz toplum yaşamaktadır ve öyle görünüyor ki yaşamaya da devam edecektir. 2005’te 70 kuruşlarla başlayan muayene ücretleri bugün 15 TL’ye kadar çıkmıştır. AKP öncesi dönemde sadece ilaç katkı payı ödeyen hastalar, şimdi ilaçlarını alabilmek için 3 tanesi eczanede, biri hastanede, ikisi ise maaşlarından olmak üzere 6 farklı çeşit ödeme yapmakta ve bu tutar ilaçlarının toplam maliyetinin ortalama %40’ını aşmaktadır.
İlaç katılım payı ve muayene ücretleri dünya uygulamalarında hastayı maliyete ortak etmek niyetiyle değil, akılcı ilaç kullanımı noktasında farkındalık yaratma amacıyla kullanılan yöntemlerdir. Oysa AKP hükümetleri bunları adeta sisteme birer finans kaynağı olarak görmekte, cepten ödemeleri arttırmakta bir araç olarak kullanmaktadır. Bunun kanıtı, Aile Hekimliği muayeneleri için, reçete üzerinden ücret alınacağı, mevcut muayene ücretlerinin artırılacağı, ilaç kutularının küçültüleceği şeklinde açıklamaların, konunun tek yetkili ağzı olması gereken Sağlık Bakanı tarafından değil, Ekonomi Koordinasyon Kurulu Başkanı tarafından yapılmasıdır.
Bütün bunlar azmış gibi, geçtiğimiz hafta içerisinde “Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” TBMM Başkanlığı’na sunulmuş ve bu tasarı ile 5510 Sayılı Kanunun 68. Maddesinde değişiklik yapılması öngörülmüştür. Bu kanun teklifine göre hastalarımız Aile Hekimi muayeneleri için en az 2 TL katılım payı ödeyeceklerdir. Bu tutara ilaveten eczaneden ilaç aldıklarında, bugün ödedikleri ücretlere ek olarak, her bir kutu ilaç için kutu başına 3 TL’lik bir ödeme daha yapmak zorunda kalacaklardır.
Örneğin; sadece 4 kalem ilaç yazılan basit bir aile hekimi reçetesi için bugüne göre 14 TL (2+4x3) fazla ödeme yapmak zorunda kalacaklardır. Ortalama 8 TL’lik katılım payı da eklendiğinde hastanın bir aile hekimi reçetesi için ödemesi gereken ücret 22 TL’ye ulaşacaktır. Bu reçetede örneğin 10 kutu ampul bulunması durumunda ödenecek tutar 50 TL’yi aşabilecektir. Düzenli olarak çok sayıda ilaç kullanması gereken hastalarımız için ise durum çok daha trajik bir hal alacaktır. Halk sağlığı bir kez daha bütçenin sağlığına kurban edilmektedir.
Değerli Basın Mensupları;
Ücretsiz olması gereken birinci basamak sağlık hizmetlerini ücretli hale getirmek, hem açık bir Anayasa ihlalidir, hem de yoksul vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden yararlanamayacağı ve ilaca erişemeyecekleri günlerin kapıda olduğu anlamına gelmektedir. Bu tasarının insan sağlığına yönelttiği tehdit aşikârdır ve tüm bu nedenlerden dolayı kanunlaşması, insanlarımıza göz göre göre “paran yoksa öl!” demek anlamına gelecektir.
Hükümetin sağlıkta harcamaları azaltmak için gündeme getirdiği bu önerilerin Anayasa ve kanunlara aykırılığını siz basın mensuplarımızın ve kamuoyunun bilgilerine sunuyoruz.
Umuyoruz ki hem hastalarımızın hem de eczacılarımızın “ilaç” ile ilgili çektiği sıkıntılar bir an önce yetkililer tarafından vicdanla değerlendirilir ve acil çözüm önerileri üzerinde ortak akıl oluşturulur. Yetkililer hayati derecede önemli bu konular için harekete geçmedikleri sürece Türkiye’de sağlık sistemi artık kimseye ilaç olamayacak hale gelecektir.İlgilileri acil olarak göreve davet ediyor ve Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak hastalarımızın, sağlık çalışanlarının, doktorların, eczacıların sağlıkları ile oynamalarına göz yummayacağımızı tüm kamuoyuna bildiriyoruz.
Saygılarımızla,
Ecz. Özgür ÖZEL Ecz. Selahattin KARAAHMETOĞLU
MANİSA MİLLETVEKİLİ GİRESUN MİLLETVEKİLİ
---
---